Kamu taşeron işçilerine kadro konusunu da içeren 696 sayılı “Torba KHK” dün yayımlandı. Dağ fare doğurdu. Taşerona kadro KHK’sinin özü budur
Taşeron işçilerine kadro konusunu da düzenleyen 696 sayılı “Torba KHK” yayımlandı. “Torba KHK” diyoruz çünkü bu KHK’da yok yok! Tipik torba kanun zihniyetiyle hazırlanmış ve onlarca kanunda değişiklik yapan bir KHK söz konusu. Her şeyden önce “torba KHK” ile düzenlenen pek çok konu Anayasa’da çizilen sınır dışına çıkılarak düzenlenmiş. Anayasa’nın 121. maddesi “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir” hükmünü içeriyor. Hükümet her istediği konuda değil sadece olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda KHK çıkarabilir. Taşeron işçiye kadro konusunun olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olmadığı çok açık. Konu KHK değil TBMM’nin yetkisindedir.
İşçinin ve milletin temsilcileri yok sayıldı
Aileleriyle birlikte yaklaşık 4 milyon işçiyi kapsayan ‘taşeron işçiye kadro’, oldubitti ile tartışılmadan ve kapalı kapılar ardından hazırlandı. Konu, işçilerin temsilcisi olan sendikalardan kaçırıldı. Sendikalar ile müzakere edilmedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İş Kanunu’nun 119. maddesinin gereği olan Üçlü Danışma Kurulu’nu toplamadı ve konuyu sendikalar ile müzakere etmedi. Konu anayasal bir kurum olan ve bu gibi konuları görüşmek üzere oluşturulan Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanarak tartışılmadı.
Taşerona kadro konusu milletin temsilcisi olan milli iradeden, Meclis’ten kaçırıldı. Meclis’te çok kısa sürede sonuçlandırılacak konu oldubittiye getirildi. Konunun Meclis’te tartışılması kamuoyunun bilgilenmesini ve düzenlemenin eksiklerinin giderilmesini sağlayacaktı. Konu Meclis’e gelseydi olumlu ve olumsuz yönleri kamuoyunda bilinecek ve düzeltme imkânı olacaktı.
Deniyor ki “konunun acelesi vardı. O yüzden KHK ile çıkarıldı.” Bu iddia gerçek dışıdır. Çünkü KHK’ya göre taşeron işçilerin kadroya geçişi 90 gün içinde gerçekleşecek. Yeterince zaman vardı. Konu Meclis’e gelebilirdi, konu sendikalar ile müzakere edilebilirdi. Ama bu tercih edilmedi. Neden bu acele! Konu Meclis’e gelseydi pekâlâ yılbaşından önce yasalaşırdı ama bu istenmedi. Konu tartışılsın istenmedi. Konunun açmazları ve riskleri detaylı olarak bilinsin istenmedi.
Taşeron işçilerin çoğuna kadro yok
KHK ile tüm taşeron işçilere kadro verilmiyor. Sadece 5018 sayılı yasa kapsamında (I) sayılı cetveldeki genel bütçe kapsamındaki kamu kuruluşları (bakanlıklar gibi), (II) sayılı cetveldeki kuruluşlar (üniversiteler ve diğer özel bütçeli kuruluşlar), (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici kuruluşlar (RTÜK ve SPK gibi) ve (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kuruluşlarında taşeron işçi olarak çalışanlar kamuda daimi işçi olarak kadroya alınacak. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ve bağlı ortaklıklarında çalışan taşeron işçiler kapsamda değil.
Belediyeler, il özel idareleri ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar ise kamu işçisi olarak kadroya alınmayacak. Bu işçiler belediye şirketlerinde işe alınacak. Öte yandan kadroya alınacak taşeron işçileri sadece “personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılanlar” olacak. Anahtar teslimi ihale yoluyla kamudan iş alan şirketlerde çalışanlar (ki bunların önemli bir bölümü fiili taşeron işlevi görmektedir) kadroya alınmayacak. Özetle taşeron işçisi olarak çalışanların önemli bir bölümü kamuda kadroya alınmayacak.
İşçilere kadro için memuriyet şartları aranacak
Kadroya alınacak olanlar için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin (A) bendinin çeşitli hükümleri uygulanacak. Oysa 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (D) bendine göre 657 sayılı Kanun hükümleri kamu işçileri için uygulanamaz. Ancak KHK ile uygulanır hale getiriliyor. Böylece devlet memuru değil işçi olacaklardan devlet memurları için gerekli şartlar aranıyor. Nedir bu şartlar? En önemli ön koşul güvenlik soruşturmasıdır. Devlet memurları için geçerli olan bu koşul işçiler için de getiriliyor. Güvenlik soruşturması hukuki denetimi olmayan keyfi bir süreçtir. Ayrımcılığa ve kayırmacılığa yol açacak niteliktedir. Adli sicili temiz kaydı yeterli olmalıydı. Diğer bir koşul “affa uğramış̧ olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin isleyişine karsı suçlardan mahkûm olmama” koşuludur. Bu koşul da ayrımcı niteliktedir.
Haklardan ve davalardan feragat edilecek
Taşeron işçilerin kadroya geçebilmeleri için taşeron olarak çalıştırılmalarına ilişkin açmış oldukları davalardan ve icra takiplerinden feragat etmeleri şart. Böylece işçilerin açtıkları ve kazandıkları muvazaa davaları boşa gidecek ve yargı kararları uygulanamayacak. Kadroya alınmak için sadece geçmişte açılacak davalardan feragat değil, gelecekte bu tip davalar açılmayacağının da taahhüt edilmesi ve tüm haklardan feragat edildiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi istenecek. Bir diğer ifadeyle yıllarca hukuksuz ve hileli biçimde sürdürülen taşeron uygulanmasından kaynaklı tüm hakların üzerine bir bardak su içilmesi ve tüm hukuksuzlukların kapatılması sağlanıyor. Hukuksuz taşeron uygulaması yapanların yanına kâr kalacak, işçiler ise haksızlığa uğradıkları ile kalacak. Kadroya alınma için davadan vazgeçme koşulu yargıya erişim hakkının açıkça gaspıdır. Hukuk devletinin en temel ilkesinin ihlalidir.
Sınav koşulu keyfilik ve eleme yaratacak
Kadroya başvuranların, idarelerince belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınavı başarması gerekecek. Bir yandan kadroya alınacak olanların aynı işi yapmaya devam edecekleri söyleniyor. Öte yandan bu işler için sınav koşulu getiriliyor. İşçilerin yıllardır yaptıkları işi yapıp yapamadıkları sınavla belirlenecek. Bu saçma bir koşuldur! Açıkça elemeye ve ayrımcılığa dönüşecek bir şarttır. Sınav merkezi ve yazılı olmayacak. İlgili idare tarafından ve sözlü yapılabilecek. Bu sınavın istenmeyen işçileri kadroya almamak için bir eleme mekanizması olacağı açıktır.
Kadroya geçenlere zam yok, ikinci sınıf kamu işçisi olacaklar
Kadroya alınanlar aynı işi yapan kamu işçileri ile eşit haklara sahip olamayacak. Birinci ve ikinci sınıf kamu işçisi statüsü yaratılacak. Kadroya geçen işçiler daha önce çalıştıkları taşeron şirketlerde Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmelerindeki mevcut haklarını almaya devam edecekler. Bu toplu iş sözleşmeleri bitinceye kadar çalıştıkları işyerlerinde halen var olan toplu iş sözleşmelerinden yararlanamayacaklar. Bilindiği gibi YHK tarafından imzalanan sözleşmeler kötü sözleşmelerdir ve halen kamu işçileri için uygulan sözleşmelerin çok gerisindedir. Böylece taşeron işçileri 2019’a kadar taşeron işçisi gibi çalışmaya devam edecekler. Tek fark işveren bir taşeron şirket değil, devlet olacak. Bu düzenleme ile toplu iş sözleşmesi hukuku yerle bir ediliyor. Aynı işyerinde iki farklı toplu iş sözleşmesinin uygulanmasına olanak sağlanıyor. Dahası bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.
KHK’ye özenle yerleştirilen ve toplu sözleşme hakkını ortadan kaldıracak bir hüküm var. Bu hükümle kadroya geçirilen taşeron işçilerin ikinci sınıf kamu işçisi olmasının önü açılıyor. Hükümet ile kamu işveren sendikaları ve işçi konfederasyonları arasında bütün kamu işçilerini kapsayan çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilecek ve bu protokol konfederasyona üye sendikalar için bağlayıcı olacak. Bunun anlamı kamu kesiminde toplu iş sözleşmelerinde işkolu sendikalarının artık taraf olamayacağı ve bu sözleşmelerin hükümet ile konfederasyonlar arasında bağıtlanacağıdır. Böylece kadroya alınan taşeron işçiler ile eski kamu işçileri arasındaki farklar devam edilebilecek.
696 sayılı KHK ile taşeron işçilerin önemli bir bölümü kamu işçisi kadrosuna alınmıyor, devlet ek bir yük altına girmiyor, kadroya alınan işçilere yeni bir hak verilmiyor, tersine kazanılmış davalardan kaynaklı haklar ve olası haklar gasp ediliyor, kadroya alınacak taşeron işçilerin keyfi olarak elenmesine imkân tanınıyor, kamuda ikinci sınıf kamu işçiliği statüsü yaratılıyor, toplu pazarlık hakkı gasp ediliyor. Taşeron işçiye kadro konusunda dağ fare doğurdu. Taşerona kadro KHK’sinin özü budur.